Başlıktan ötürü oluşabilecek bir yanılgıyı düzelterek başlamak istiyorum öncelikle. Yazının konusu kadına gülmeyi yasaklayan tabana dair değil, bu gruba ''gerici'' derken gerici bir tutumla ilerici olduğu sanrısına kapılmış insanlara dairdir.
Hükümete, hükümet yanlısı insanlara, seçmenlerine gerici yakıştırması yapılırken dikkat edilmesi gereken nokta bu yargıya ulaşan insanların ne denli ilerici bir vizyon önerdiğidir. Şu an halkımızın içinde bulunduğu durumun, hükümetin ayrıştırıcı siyasetinin karşılık bulmasının sorumluları kimlerdir? Hiçbir sonuç, sebepsiz meydana gelmeyeceğinden ötürü bu sorunun cevabı bizi durumu anlamak için daha iyi bir pozisyona getirecektir.
Bu zaman diliminde halk, kaba tabir ile ayrıştırıcı siyaseti büyük oranda benimseyip destek çıkar bir halde görünüyor. Bu kutuplaşmanın sebebinin yıllar öncesinden yapılan ters yönde bir ayrıştırıcılığın sonucu olma ihtimalini göz önüne almalıyız. Bu günlerde kendisine ''ilerici'' etiketini yapıştırabilmiş birçok insanımız, iktidar partisinin seçmeninden daha ilerici bir görüş sunmuyor. Aksine iki kutuplu nefretin diğer tarafı olmaktan öteye gidemiyorlar. Diyalektik bir sürece genel olarak kapalı olan bu insanlar, karşı olduğu taban kadar yeniliklere kapalı ve kendisine doğru gelen şeylerin, kişilerin eleştirilmesine tahammül gösteremiyorlar. Kendilerine doğru olarak edindikleri fikirleri tartışmaya kapatmaları, öğretilen şeyleri olduğu gibi kabullenebilmeleri ''gerici'' olarak nitelediğimiz iktidar partisinin seçmeninden çok daha farklı değil.
Örnek olarak; bir tarafın açık giyimli, muhafazakar olmayan insanlara tahammülü yokken ilerici olduğunu iddia eden birçok insanın da başörtüsüne tahammülü yok gibi görünüyor. Bu gibi binlerce örnekle beraber halkın çift kutuplu bir nefret çıkmazına düşmesi ülkedeki tansiyonun düşmesine imkan vermiyor. Dogmaları kabullenen her insan gerici olduğundan ötürü modern görünümlü geri kafalı milyonlarca insanın varlığından söz edebiliriz.
Maalesef bu kesimin de ''gerici gibi görünen gerici'' bir toplumdan daha faydalı ve açıkgörüşlü olmadığını kabullenmemiz gerekir. ''Din, mezhep, mazlumiyet'' gibi konularla istismar edilen insanlar ile ''millet, devlet, Mustafa Kemal Atatürk'' gibi konularla istismar edilen insanlar arasında elle tutulur, gözle görülür bir fark olmadığını anlayabileceğinizi umuyorum. Yıllardır ezilen ve zor duruma sokulan insanların bir temsilcisi olarak geldiğini iddia eden kötü niyetli bir insan gücü ele geçirdiğinde şu anki pozisyona düştüğümüzü görüyoruz. Uzun bir süre sonra güç dengesi yer değiştirdiğinde yaşanılacaklar çok farklı olmayacak. Yine kendisine tek doğru edinebilmiş, dogmalara boyun eğmiş bir iktidardan fazlasını göremeyeceğiz.
Eleştirilemeyecek tek bir görüşün veya insanın yeryüzüne gelmediğini kabullenebilmek her şeyin anahtarı olabilir, her iki taraf için de. Sebeplerine dikkatle bakmadan sonuçların üstüne yorum yapmak bize hiçbir şey kazandırmayacak. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana baki olan ''Kürt Sorunu'' üstünden de görülebilir anlatılanlar. ''Kürt Açılımı'' altında aslında ümmetçi bir bakış açısıyla yola çıkan antidemokratik görüşle, 80 darbesinden bu yana sistematik olarak insanlara verilen ''Terörizm'' korkusuyla bu soruna yaklaşan antidemokratik bir görüşü sokakta dahi her günün her zaman diliminde görebilirsiniz.
Sonuç olarak AKP seçmeninden daha modern olmak yahut öyle görünmek bir ilericilik belirtisi değildir. Şayet gerçekten ilerici bir düşünme modeli bize yol gösterecekse; bu, yazıya konu olmuş milyonlarca insanın zihnini gerçekten açıp, bu yönde adımlar atması ile mümkün olabilir gibi görünüyor. Yoksa kısır döngüden başka bir şey beklememiz hayalcilikten öteye gidemeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder