30 Ağustos 2014 Cumartesi

TANRI ÜSTÜNE I

Yaratılanı yaratandan ötürü sevmedim
Bilakis yaratanı sevemedim.

29 Ağustos 2014 Cuma

DERİN SULAR

Gün bittiğinde başlarım ben.
Karanlık sulara yelken alırım,
Derinliği bilmeden.
Her zamanın rotası ayrıdır.
Macerası tür tür olur suların.
Kimi zaman dalgalıdır,
Kimi zaman ferahtır.

Tayin edemezsin lakin,
Gecelerin bin bir türlü şartını.
Mürettebatına sarılırsın da sımsıkı,
Gideceğin yerleri bilemezsin.
Akar gider sular durmaksızın,
Devam edersin,
Yahut yolda kalırsın.

Düşünmek budur işte,
Uçsuz bucaksız sular...
Lakin korkma dostum!
Bizi ne yer ne de yutar.
Bir tutam özgürlüktür sonsuzluktan.
Çık sen de kendi yoluna,
Gözlerin kapanmadan.
Kim bilir güneş batarken neler doğar?

28 Ağustos 2014 Perşembe

KAYBETTİLER

Kaybettiler her şeyimizi.
En başta güvenimizi.
Küçük çocuğun saflığını,
Denizin berraklığını,
Güzel duyguları kaybettiler.

Bir kere geliyoruz dünyaya,
Yaşarız ömrümüzü dediler.
Düşünmeden,
Mutlu olunur zannettiler.
Rezillik matah,
Fikirsizlik yol oldu.
Bu eğlencedir dediler.

Edepsizliği edep,
Hayatı oyun bellediler.
Soranlara kızdılar,
Bu özgürlüktür dediler.
Hiçbir zaman düşünmediler.
Dört duvar içinde durmaktan beter,
Fikir hapishanesindeydiler.

Yazık ki kaybettiler,
Hem bizi hem kendilerini.
Dönüp de bakan olmadı arkasına,
Yolda bırakılanlara.
Oradaydı huzurumuz,
Oradaydı tutkumuz.
Uzatmadılar kahrolası ellerini,
Bıraktılar hepimizi kör karanlıkta.

Yağmurla gelen toprak kokusunu,
Seven insanın onurunu,
Kaybettiler varoluşlarını.
Kaybettiler o küçük mutlulukları.

Uyarmak isterdim önceleri,
Sonra anladım.
Ne benim vaktim,
Ne onların aklı yeterdi.

Şimdi bize kaldı,
Yalnız beklemek.
Geri gelmeyeceğini bilerek.


27 Ağustos 2014 Çarşamba

YALNIZ YAKARIŞLAR

Yalnız yakarışlarım var geceler boyu,
İnlerler ruhumun derinliklerinde.
Anlatsam sizlere bunu,
Ortak olur musunuz bana?
Yahut daha mı kolay gelir dönmek,
Beş para etmez hayatımıza.
En kahpe devrinde şu zamanın,
Taşarken deryalar dahi pisliğimizden,
Aldatmacalar endamını arz ederken,
Düşünmek israf gelmiş anlaşılan.
Zira ses yok!?
Ne uzaktan ne de yakından.

Tanıyorum bunları birer birer,
Her gün yanımdan, gözümün önünden geçerler.
Pislik deryasında yüzer hepsi.
Kıyıdan takipteyim hüzünle.
İzliyorum, izliyorum, izliyorum...
Ne kaçabiliyorum ne de yanlarına gitmek istiyorum.
Öfkeyle duruyorum işte,
Bir adım daha atmam öteye ya da beriye.

Devir pislik devridir!
Son çıkmaz sokakta dolaşır dururum,
Neyim olduğunu sorana,
Utanırım da anlatmaya,
"Boşver" der geçerim.
Yalnız yakarışlarıma devam ederim. 

5 Ağustos 2014 Salı

İLERİCİ GİBİ GÖRÜNEN GERİCİ


 Başlıktan ötürü oluşabilecek bir yanılgıyı düzelterek başlamak istiyorum öncelikle. Yazının konusu kadına gülmeyi yasaklayan tabana dair değil, bu gruba ''gerici'' derken gerici bir tutumla ilerici olduğu sanrısına kapılmış insanlara dairdir.

 Hükümete, hükümet yanlısı insanlara, seçmenlerine gerici yakıştırması yapılırken dikkat edilmesi gereken nokta bu yargıya ulaşan insanların ne denli ilerici bir vizyon önerdiğidir. Şu an halkımızın içinde bulunduğu durumun, hükümetin ayrıştırıcı siyasetinin karşılık bulmasının sorumluları kimlerdir? Hiçbir sonuç, sebepsiz meydana gelmeyeceğinden ötürü bu sorunun cevabı bizi durumu anlamak için daha iyi bir pozisyona getirecektir.

 Bu zaman diliminde halk, kaba tabir ile ayrıştırıcı siyaseti büyük oranda benimseyip destek çıkar bir halde görünüyor. Bu kutuplaşmanın sebebinin yıllar öncesinden yapılan ters yönde bir ayrıştırıcılığın sonucu olma ihtimalini göz önüne almalıyız. Bu günlerde kendisine ''ilerici'' etiketini yapıştırabilmiş birçok insanımız, iktidar partisinin seçmeninden daha ilerici bir görüş sunmuyor. Aksine iki kutuplu nefretin diğer tarafı olmaktan öteye gidemiyorlar. Diyalektik bir sürece genel olarak kapalı olan bu insanlar, karşı olduğu taban kadar yeniliklere kapalı ve kendisine doğru gelen şeylerin, kişilerin eleştirilmesine tahammül gösteremiyorlar. Kendilerine doğru olarak edindikleri fikirleri tartışmaya kapatmaları, öğretilen şeyleri olduğu gibi kabullenebilmeleri ''gerici'' olarak nitelediğimiz iktidar partisinin seçmeninden çok daha farklı değil.

 Örnek olarak; bir tarafın açık giyimli, muhafazakar olmayan insanlara tahammülü yokken ilerici olduğunu iddia eden birçok insanın da başörtüsüne tahammülü yok gibi görünüyor. Bu gibi binlerce örnekle beraber halkın çift kutuplu bir nefret çıkmazına düşmesi ülkedeki tansiyonun düşmesine imkan vermiyor. Dogmaları kabullenen her insan gerici olduğundan ötürü modern görünümlü geri kafalı milyonlarca insanın varlığından söz edebiliriz.

 Maalesef bu kesimin de ''gerici gibi görünen gerici'' bir toplumdan daha faydalı ve açıkgörüşlü olmadığını kabullenmemiz gerekir. ''Din, mezhep, mazlumiyet'' gibi konularla istismar edilen insanlar ile ''millet, devlet, Mustafa Kemal Atatürk'' gibi konularla istismar edilen insanlar arasında elle tutulur, gözle görülür bir fark olmadığını anlayabileceğinizi umuyorum. Yıllardır ezilen ve zor duruma sokulan insanların bir temsilcisi olarak geldiğini iddia eden kötü niyetli bir insan gücü ele geçirdiğinde şu anki pozisyona düştüğümüzü görüyoruz. Uzun bir süre sonra güç dengesi yer değiştirdiğinde yaşanılacaklar çok farklı olmayacak. Yine kendisine tek doğru edinebilmiş, dogmalara boyun eğmiş bir iktidardan fazlasını göremeyeceğiz. 

 Eleştirilemeyecek tek bir görüşün veya insanın yeryüzüne gelmediğini kabullenebilmek her şeyin anahtarı olabilir, her iki taraf için de. Sebeplerine dikkatle bakmadan sonuçların üstüne yorum yapmak bize hiçbir şey kazandırmayacak. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana baki olan ''Kürt Sorunu'' üstünden de görülebilir anlatılanlar. ''Kürt Açılımı'' altında aslında ümmetçi bir bakış açısıyla yola çıkan antidemokratik görüşle, 80 darbesinden bu yana sistematik olarak insanlara verilen ''Terörizm'' korkusuyla bu soruna yaklaşan antidemokratik bir görüşü sokakta dahi her günün her zaman diliminde görebilirsiniz.

 Sonuç olarak AKP seçmeninden daha modern olmak yahut öyle görünmek bir ilericilik belirtisi değildir. Şayet gerçekten ilerici bir düşünme modeli bize yol gösterecekse; bu, yazıya konu olmuş milyonlarca insanın zihnini gerçekten açıp, bu yönde adımlar atması ile mümkün olabilir gibi görünüyor. Yoksa kısır döngüden başka bir şey beklememiz hayalcilikten öteye gidemeyecektir.